24 Ekim 2017 Salı

Yüksek Askeri Şura Mağdurları Derneği İkinci Olağan Genel Kurul Konuşmam

Saygıdeğer Arkadaşlarım Derneğimizin İkinci Olağan Genel Kurulunda Yapmış Olduğum konuşma aşağıdadır. Umarım yolumuza bir nebze ışık tutar.

Öncelikle Yüksek Askeri Şura Mağdurları Derneğimizin ikinci Olağan genel kuruluna katılan siz değerli üyelerimizi ve hazirunu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Olağan Genel Kurulumuzun hedeflerimize bir adım daha yaklaşmamıza vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederim.
Sözlerime Nazım Hikmetin eşsiz şiirlerinden biri ile başlamak istiyorum :

Dünyadan memleketinden insandan
umudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye
yatarsan on yıl on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demeyeceksin
yaşamakta ayak direyeceksin.

Belki bahtiyarlık değildir artık
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak.

Yani içerde onyıl on beş yıl
daha da fazlası hattâ
geçirilmez değil
geçirilir
kararmasın yeter ki
sol memenin altındaki cevahir.

İçinizde suçsuz ve günahsız bir şekilde hapiste yatan iki kişiden biriyim. Ha bir gün, ha beş gün. Oda hapsinden bahsetmiyorum. Gerçek bir cezaevinden. Gardiyanları , havalandırması, demir kapıları, parmaklıkları, tel örgüleri, havalandırmada sadece gökyüzünü görebildiğiniz, kömür karası elbiselerin giydirildiği bir cezaevinden. Rütbenizin önemli olmadığı, er gardiyana komutanım dedirtilen bir cezaevinden. Bu toprakların şairi Ahmed Arif’in dediği gibi dayandık :

   Öyle yıkma kendini,
   Öyle mahzun, öyle garip...
   Nerede olursan ol,
   İçerde, dışarda, derste, sırada,
   Yürü üstüne - üstüne,
   Tükür yüzüne celladın,
   Fırsatçının, fesatçının, hayının...
   Dayan kitap ile
   Dayan iş ile.
   Tırnak ile, diş ile,
   Umut ile, sevda ile, düş ile
   Dayan rüsva etme beni.

Ve Necip Fazılın dizelerinde belirttiği gibi hikmete, selamete yaklaştık,

Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es...
Gediği açıp bir soluk almamıza izin veren, BAĞRINDAN ÇIKTIĞIM AZİZ TÜRK MİLLETİNE, Milletin İradesini temsil eden TBMM ne , Siyasi İktidara ve Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyorum. Her ne kadar gönül kırgınlığımız da olsa burada 6191 sayılı yasaya eklenen EK Geçici 32 madde de katkıları olan ASDER’e ve onun onursal Başkanı Adnan Tanrıverdiye’ de teşekkür etmekten de kendimi alamıyorum. Yasanın çıkmasından sonra kurulan derneğimiz de bugüne kadar emeği geçen bir tutam toz tanesi kadar da faydası olan her kişiye ayrı ayrı teşekkürü borç biliyorum.
Gece, gündüz demeden benimde işim var, çoluğuma çocuğuma para kazanmam lazımı düşünmeden , cebinden para harcayarak Ankara yollarını mesken tutup Kanun, Genel Tebliğ çıkartıp üyelerimizin bütün problemleri ile yakından ilgilenen Başkanımız, Kader arkadaşım, Dostum Yüksel SALTER’e de şükranlarımı sunuyorum. 
Geleceğe bakış açımı da buradan sizlerle değerlendirmek istiyorum. 2019 yılında takvimde bir değişiklik olmaz ise bahar aylarında Belediye Seçimleri, Yazın Cumhurbaşkanlığı, Sonbaharda da Milletvekilliği seçimleri gözüküyor. Bu seçimlerin ikisi Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği birleştirilse dahi en az iki seçim bekliyor bizi.

Öncelikle durum tespiti yapmak gerekirse,
Siyasilerin seçim telaşına şimdiden düştüğü AKP nin beğenmediği ( Tayyip Erdoğan’ın ) Belediye Başkanlarının istifa ettirmesi de bunun en önemli göstergesidir. AKP  bu seçimlerden yeniden birinci parti çıkmak için her türlü manevrayı yapmaya muktedir ve isteklidir. Özellikle yeni iktidarın temsilcisi olacak Cumhurbaşkanının seçiminde artık ilk turda % 34 oy yetmemekte en az %51 oy gerekmektedir. Bu nedenle AKP, MHP ile yakınlaşmış, diğer sağ tandanslı partileri içine alarak eritmiştir. DP eski başkanı Süleyman SOYLU halen içişleri bakanı, HAS Parti eski başkanı Numan Kurtulmuş  halen Kültür ve Turizm bakanlığını yürütmektedir. Saadet Partisinde de iç karışıklık çıkarılmıştır. Mal varlıkları, paraları icra tehdidi altındadır. HDP nin Genel Başkanları da hapistedir. İktidar hesabını yaparken AKP %0,01 oyun bile önemli olduğunu göz ardı etmemektedir. Maalesef yakın tarihimizde YSK nun alenen seçim kanununa muhalefet edilen oy ve zarf mühürlememe olayında, siyasi baskı ile karşı karşıya kalarak veya aleni olarak taraf tutarak aldığı kanunsuz kararın sonucu önümüzdeki seçimlerde de neler yapılabileceğinin göstergesidir. Kısaca her OYUN değeri, diğer seçimlerle kıyaslanmayacak derece de pahalıdır.

Oyumuzun, oyunuzun Türkiye siyaset seçim tarihinde ilk defa üç adet değeri oluşturulmuştur.
1.       Kullanılan oy değeri
2.       Kullanılmayan oy değeri
3.       Hatalı veya değiştirilen oyun değeri

Bu güne değin hatalı oylar kullanılmayan oylarla aynı kategori de alınmaktaydı.
Nedense bu üç değerde iktidar partisine yaramıştır. Korkarım ki bitmeyen OHAL sonucunda oyları kullanırken “açık oy, gizli tasnif” şeklinde de seçim yapmayız.

Bugünden sonrasını da tarih yazacaktır. Bu tarihi yazacak olan sizlerde karşımda oturmaktasınız.

Bizlerin oy seçiminde iki alternatifi mevcuttur. Ya bugüne kadar olduğu gibi körü körüne AKP ye sorgulamadan, pazarlık yapmadan, bir şeyler istemeden oylarımızı vereceğiz ya da OYUMUZUN UCUZ olmadığını göstereceğiz. İsteklerimizi en yüksek perdeden belirterek etki alanımızı genişleteceğiz.

Pekala bunu nasıl yapacağız?
Bugüne değin gerçekleştiremediğimiz, yapmak isteyip de yapamadığımız, bütün üyelerimizin her yerde, her siyasi parti mensubuna ( Parti Farkı Gözetmeksizin ) Derneğimizin görüş ve önerilerini kendi cümleleri ile kendi mağdurluklarını da ön planda tutarak, mağdur olmadığını hissediyorsa mağdur olan arkadaşlarının hislerine tercüman olarak anlatmasıdır.

  
Üzerine basarak bir defa daha tekrar ediyorum ister iktidar partisi olsun, isterse başka bir siyasi parti olsun bu mağduriyetimiz ve isteklerimiz partilerin en aşağıdaki görevlileri veya sempatizanı olsun her düzeydeki her kese bıkmadan usanmadan anlatılmalıdır. 

Olabildiğince Yönetim kurulumuza bu yönde yardımcı ve yol gösterici olarak bu işi 2018 sonuna kadar çözmemiz gerekmektedir.

Naçizane teklifim, siyasilerle konuşurken bunun bir para meselesi olmadığı ONUR VE ÜNİFORMA meselesi olduğu özellikle vurgulanmalıdır. Çünkü bizden çalınan sadece para ve yıllar değil, onur ve üniformamızda çalındı.

6191 sayılı kanuna , DPB lığının genelgesine bir bakın hiç pişmanlık veya özür noktasında bir şey bulabilecek misiniz? Onu da geçtim hiç birileri sizi arayıp pardon dedi mi?

Saygı sevgi ve muhabbetlerimle arz ederim.