5 Aralık 2018 Çarşamba

Tarihi ve tarihsel gerçeği saptırmaya çalışan sapıkçıklar ve MUDANYA SÖZLEŞMESİ,


Tarihi ve tarihsel gerçeği saptırmaya çalışan sapıkçıklar ve MUDANYA SÖZLEŞMESİ,

Var olanı küçülterek aşağılamak amacıyla kullanılan cık, çık eklerini pek sevmem. Ancak gerçekten aşağılıklarsa, gerçekten küçüklerse de kullanmaktan çekinmem.
Ülke gündemini uzun uzun meşgul eden şizofren (Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden aldığı raporu olduğunu kendisi beyan etmekte) fesli kadir ve bu şizofreni büyük adam görüp ona yaltaklanan onun görüşlerini paylaşan şüyuunun vukuundan beter bir durumu yaşıyoruz. Bu şizofrenin ettiği haltlar ve söylediği cümleler üzerinden ülke o kadar meşgul edildi ki, tam bir cambaza bak oyunu oynandı. Faizler almış başını gitmiş, enflasyon canavarı yeniden baş göstermiş, TL % 80 ler civarında değer kaybetmiş, işsizlik tavan yapmış, en iyi ihtimalle birkaç yıl ayvalardayız kime ne? Fesli aşağıya fesli yukarı. Lan cambaz oynuyor, cebinizde ki paralar uçuyor.
Ben bu tür cambaz oyunlarına kanan ve onun peşinden gidenlerin kesinlikle zır cahil, eğitimsiz ve bilgisiz veya provokatör olduğuna inanırım hep. Sebeplerine gelince:
1.       Adamın şizofren olduğuna dair raporu var. Raporu da zorla alınmamış. Kendisi tıpış tıpış hastaneye gidip tedavi görmek istemiş, hastane de tetkiklerini yapınca sen şizofrensin demiş. Dünya üzerinde şizofren hastalığının tedavisi yok. Sadece saldırgan olanların saldırganlıklarını baskılayan ilaçlar var.
2.       Ülkede ne zaman büyük bir problem olsa, fesli kadir gibi tipler, medya maymunluğuna soyunduruluyorlar. Büyük büyük (?) devlet erkanı da bu medya maymunlarına bilinçli bir şekilde gündem yapılmasına yol veriyorlar. Globalleşen dünyada herkes 1 saniyeliğine de olsa ünlü (! ) olabiliyor.
3.       Adamın söyledikleri ile tarihi gerçekler uyuşmuyor, uyuşmadığı gibi birileri de çıkıp adamı ciddiye alan konuşmalar yapıp yalan, yanlış, dogmalara dayanan cevaplar veriyor.    
Sanırım bu kadar fesli kadir ve cambaza bak lafı yeter.
Ekim ayında muhakkak yazmam gerektiğini düşündüğüm Kurtuluş Savaşının, arazideki cenk kısmını bitiren orijinal adıyla “ASKERSEL SÖZLEŞME (Convention Militaire) Mudanya, 11 Ekim 1922”  hakkında bilgi vermekti.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Bu sözleşme tarafları, arazide cenk edenler arasında değil, kahraman Türk Ordusunun karşısına uşaklarını çıkartan, uşak sahipleri ile yapılan bir sözleşmedir. Pekâlâ, bu sözleşmeye taraf olarak imza koyanlar ve uşakların sahipleri kimlerdir:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına: Ferik (Tümgeneral) İSMET
Fransa adına: General CHARPY
İtalya adına: General MONBELLI
Büyük Britanya ( İngiltere ) adına: General HARRINGTON
Arazide cenk eden Yunanlılar nerede diye sormayın, lütfen. Fransızca imzalanan bu sözleşmenin Türkçe tam metnini de aşağıda bulacaksınız.
Bu metnin bence en önemli özelliği yıllardan beri, ırz, can ve mal düşmanlarının çizmeleri ile kirlettiği Anadolu topraklarından atıldığının ve Trakya’nın da düşman işgalinden kurtarılıp Anadolu topraklarına katıldığının tescillenmesidir. Lozan Anlaşması kararları yürürlüğe girene kadar kalan süreçte ise İstanbul yarımadası ile Gelibolu yarımadası İtalya, Fransa, İngiltere’den oluşan müttefik devletler tarafından  işgal edilmeye devam edecekti.  Ta ki 6 Ekim 1923 tarihine kadar. 4 Yıl 10 Ay 23 gün süren bu işgal de Lozan anlaşması ile sona erdi.
Mudanya sözleşmesi ile çizilmeye başlanan Türkiye Devletinin “siyasi sınırlarının batı kısmı” Lozan anlaşması ile tamamen çizilmiştir.
Sonuç olarak bu sözleşme de göstermiştir ki arazide cenk ettiklerinizle gerçekte savaştıklarımız  farklıdır. Günümüzde nasıl PYD/PKK terör örgütü ile sahada cenk ediyor gibi görünsek te ağa babaları olan şimdilik bizden daha güçlü olan devletlerle Kurtuluş Savaşında ki benzer devletlerle savaşıyoruz. Yine karşımızda İngiltere, Fransa, İtalya birde bu devletlere eklemlenen ABD ile arada sırada göz kırpan maddi ve manevi destek veren diğer ülkeler var. Bu diğer ülkeleri de tek tek yazmaya ne gerek var ki, alın birinci dünya savaşını batı da, doğuda, kuzey ve güney de Türk ordularına karşı kimler savaşmışsa hepsine ABD yi ekleyin olsun bitsin.
İşte bu nedenlerle tarihini bilmeyen, yobazlardan ve şizofrenlerden öğrenmeye çalışanların durumu fecaattir.
Sevgilerimle,

ASKERSEL SÖZLEŞME
(Convention Militaire)
Mudanya, 11 Ekim 1922 (Metin)
Müttefik Devletler tarafından 23 Eylül 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin 29 Eylül 1922 günü Müttefik Devletlere verdikleri Nota hükümleri uyarınca: Müttefik Devletler Generalleri: Büyük Britanya Hükümeti adına: General Harrington, İtalya Hükümeti adına: General Monbelli, Fransa Hükümeti adına: General Charpy; ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına: İsmet Paşa; Yunanistan adına: General Mazarakis arasında 3 Ekim 1922 ve onu izleyen günlerde Mudanya'da toplantılar yapılmıştır. Müttefik Devletler Doğu Trakya'nın, Edirne ile birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine teslimine karar verdiklerinden bu Konferansın amacı şunlarla sınırlı idi:
I.                    Doğu Trakya'dan çekilmesi istenecek olan Yunan Kuvvetlerinin geçeceği çizgiyi belirlemek;
II.                   Yunan Silâhlı Kuvvetlerinin ve sivil yönetiminin bu toprakları boşaltması ve oraya Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti memurları ve jandarmasının yerleşmesi yöntemlerini belirlemek; III. Bu değişim sırasında genel düzen ve güvenliği sürdürmek üzere, bölgede kontrolü sağlamak. Yetkili Temsilciler aşağıdaki Maddeler üzerinde uyuşmuşlardır:

1. İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine Türk ve Yunan silâhlı kuvvetleri arasında çarpışmalar durdurulacaktır.
2. İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine Trakya'daki Yunan kuvvetlerinin gerisine çekilmesi istenecek çizgiyi, Adalar Denizi (Ege) ağzından Trakya ile Bulgaristan sınırının kesiştiği yere dek, Meriç'in sol kıyısı oluşturacaktır.
3. Barış yapılmasına değin, olası her türlü karışıklıkların önüne geçmek için, Meriç'in sağ kıyısı, Karaağaç ile birlikte, Müttefik Devletlerce saptanacak yerlere yerleşmek üzere, onların askersel birliklerince işgal edilecektir.
4. Edirne çevresine ulaşımı sağlayan demiryolu bağlantısının geçiş özgürlüğünü aksamadan sürdürmek için, Svilengrad (Cisri Mustafapaşa)'dan Kuleliburgaz'a dek Meriç'in sağ kıyısını izleyen demiryolu kesimi üç Müttefik Devlet ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ve Yunanistan'ın birer delegesinden oluşacak Karma bir Komisyonca, özel bir Sözleşme ile düzenlenecek, bir denetime bağlı tutulacaktır.
5. Doğu Trakya'nın Yunan Kuvvetlerince boşaltılması işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine başlıyacaktır. Boşaltma, askerlerden başka, çeşitli askersel örgüt ve servisleri, onların her türlü taşıma araçlarını, savaş gereç ve silâh stokları ile yiyecek maddelerini de kapsayacaktır. Boşaltma yaklaşık on beş günlük bir süre içinde gerçekleştirilecektir.
6. Jandarma da birlikte olmak üzere, Yunan sivil memurları en kısa bir süre içinde çekilecektir. Yunan memurları her yönetim bölgesinden çekildikçe sivil yönetim Müttefiklerin memurlarına bırakılacak ve onlarca da, olanaklı ise, o gün Türk memurlarına geçirilecektir. Bu el değiştirme işlemi Trakya'nın baştan başa Yunan kuvvetlerince boşaltılmasının bitimi üzerine, en çok otuz gün içinde son bulmuş olacaktır.
7. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetinin, memurlarıyla birlikte, yerel düzen ve güvenliğin sürdürülmesi ve sınır ve demiryollarının korunması için, kesinlikle zorunluk duyulan sayıda, jandarma kuvvetleri de bulunacaktır. Bu kuvvetlerin toplamı, subaylarıyla birlikte, sekiz bini aşmayacaktır.
8. Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesi ve sivil yönetimin el değiştirme işlemi, başlıca Merkezlerde yerleştirilecek olan Müttefiklerarası Kurulların yönetiminde yapılacaktır. Bu Kurulların görevi, yukarıda sözügeçen çekilme ve el değiştirme işlemlerini kolaylaştırmaya aracılık etmektedir. Kurullar her türlü aşırılık ve şiddeti önlemeğe çalışacaktır.
9. Bu Kurullardan başka, Doğu Trakya'yı Müttefik Kuvvetleri işgal edecektir. Yaklaşık yedi Taburdan oluşacak bu kuvvetler düzenin korunmasını sağlıyacak ve sözkonusu Kurullara destek olacaktır.
10. Müttefik Devletler Kurulları ile askerlerinin geri çekilmesi, Yunan kuvvetlerinin boşaltma hareketinin bitişinden otuz gün içinde gerçekleştirilecektir. Müttefik Devletler Hükûmetleri, düzenin sürdürülmesi ve Türk olmayan halkın korunması için yeterince önlem alındığı konusunda uyuşurlarsa, bu geri çekilme işi daha erken bir günde yapılabilecektir. Böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti yönetimi ve jandarması bir bölgede düzenli bir biçimde görev yapmağa başlar başlamaz, Müttefik Kurulları ve kuvvetleri o bölgeden otuz günlük sürenin bitiminden önce çekilebilecektir.
11. Anadolu'da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetinin kuvvetleri aşağıda gösterilen çizgiler üzerinde duracak; bu çizgileri Barış Konferansının açılışına değin ve Konferansın yapıldığı sürece geçmeyecektir. Çanakkale Bölgesi: Lapseki kuzeyinde Bozburnu ve güneyde Kumburnu temel noktaları oluşturmak üzere, Asya kıyısından yaklaşık onbeş kilometre derinlikte bir çizgi. İzmit Yarımadası: İzmit körfezinde Darıca'dan başlayıp Gebze'den geçerek Karadeniz üzerinde Şile'ye uzanan çizgi. (Burada adı geçen yerler Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetine bırakılacaktır). Darıca'dan Şile'ye giden yol Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Müttefik Devletler askerlerince ortaklaşa kullanılabilecektir. Yukarıda belirtilen ayırıcı çizgiler Müttefik Ordularının her birinden bir Subay ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetinin bir subayından oluşacak Karma Komisyonlarca belirlenecektir. Müttefik Devletler Hükûmetleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti çıkabilecek olayların önünü alacak gerekli önlemlere başvurmakla birlikte, aşağıda yazılı yerlerde kendi kuvvetlerinin sayısını çoğaltmağı, tahkimat ya da başkaca askersel işlere girişmeği yükümlenirler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Bozburnu (Lapseki kuzeyi) ile Karaburun (Karabiga kuzeyi) arasındaki deniz kıyısının en az on beş kilometre yakınına dek top yerleştirmemeği üstlenir.
12. Müttefik Devletler kuvvetleri şimdi bulundukları toraklarda kalacaklardır. Bu topraklara Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, Barış Konferansının kararlarına değin, saygılı olmağı üstlenir. İşbu topraklar şunlardır: İstanbul Yarımadasında: Karadeniz kıyısında Pedima'nın yedi kilometre kuzeybatısındaki bir noktadan, Istranca, Mertekli, Kışağılı, Sinekli, Karasinan Çiftliği, Kadıköy, Yenice, Kadurina Çiftliği, Kalikratya'ya dek (tüm bu yerler içeride kalmak üzere) uzanan çizginin doğusundaki yarımadanın tümü; Gelibolu Yarımadasında: Baklaburnu, Saros Burnu, Bolayır ve Soğluma ağzı (tüm bu yerler içeride kalmak üzere) çizgisinin güneyinde kalan Gelibolu Yarımadasının tümü.
13. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, Barış Andlaşmasının onaylanmasına değin, Doğu Trakya'ya kuvvet geçirmemeği, orada bir ordu toplamamağı ve bulundurmamağı yükümlenir.
14. Bu Sözleşme, imzasından üç gün sonra, 14/15 ekim 1922 gece yarısı yürürlüğe girecektir.
Mudanya'da, Fransızca olarak, 11 Ekim 1922 günü imza edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına : Ferik (Tümgeneral) İSMET
Fransa adına: General CHARPY
İtalya adına: General MONBELLI
Büyük Britanya adına: General HARRINGTON


30 Kasım 2018 Cuma

Merhaba,

8 Aralık 2017 de bundan bir yıl önce "İftira ,Ölüm Cezası, Cumhuriyeti Kuranların Adaleti" başlığı altında bir yazı kaleme almıştım.İyi ki de almışım.

Türklüğün Varoluş efsanelerinden biri olan Ergenekonu bir terör örgütü ismi olarak lanse eden kahpeler ve onlara çanak tutanlar, alkışlayanlar,peşlerinden koşanlar,yaltakçılar, kendi şahsi menfaatlerini kahpelerin şahsi menfaatleri ile birleştiren şeref yoksunları, Ülkenin tek ve milli olan kendi özbağrından çıkan Türk Sialhlı Kuvvetlerine her türlü hile,hokkabazlık,kanun dışılıkla kara çalmaya çalışan kendileri kalpleri ve gelecekleri KARALAR, ilerlemiş yaşlarına aldırmadan kanserle boğuşan Türkiyeyi Cüz zam illetinden kurtaran, kızlarımızın da okuma hakkını savunan Hanımefendi Sayın Türkan SAYLAN'a bel altından vuran her bir haltın altından çıkan unvanı Profesör olup bir aralar FETÖ ülkeye dönme diye uyarılar yazan bir halt olmayan şeref yoksunları, Haysiyetine ve Gururuna yediremeyip canını kendi elleri ile sonlandıran Yarbay Ali TATAR'ın ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sekreterinin kanlarını ellerinde taşıyanlar FETÖ cülerden ve FETÖ den daha betersiniz. Çünkü sizler satılıksınız. 

Dün FETÖ ye kendinizi sattınız. Yarın kime, bugün kimlere satıyorsunuz?

Alın Size İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/16 Kamuoyunda Ergenekon denilen davaya ilişkin esas hakkındaki mütalaası:

Fetullah Gülen'e ve örgütüne karşı toplum kesimlerine yönelik başlatılan operasyonlar sonucu delilsiz, hukuka aykırı, uydurma iddialarla başlatılıp adli hatalar ve sahte delillerle sürdürülen bir davaların bir kumpas-komplo olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır.Ergenekon isimli bir terör örgütü gerçekte hiç olmamıştır. FETÖ algı yönetimi ile toplumu kendine esir ederek derin bir yapının devleti, terör örgütlerini ve herkesi kontrol ettiğini, bu yapının Ergenekon isimli bir terör örgütü olduğunu iddia ederek birçok kimseyi buna inandırmıştır. TSK'nın askeri darbelerini, siyasi nedenlerle işlenen suçları, faili meçhul kalan cinayetleri, bazı doğal ölüm hadiselerinin komplo teorilerini birleştirip büyük bir terör örgütü varmış gibi gösterebilmiştir. Ergenekon terör örgütü iddiası, Fetullahçı Terör Örgütü tarafından kendi terörizmini gizlemek için uydurulmuştur. Hayali bir terör örgütüne yönelik davalar açılmış, yıllarca kamuoyu meşgul edilmiş, toplumun şüpheli Fetullah Gülen ve cemaatine karşı olan kesimleri sindirilip baskı altına alınmıştır.

29 Ocak 2018 Pazartesi

Afrin Askeri Operasyonu Üzerine Düşünceler


Operasyon yüksek ateş gücü ile birleşik kuvvet harekatı şeklinde planlanmış. Başlangıçta Hava Kuvvetlerinin ve Topçunun yüksek ateş gücü ile terörist mevzileri ağır bombardımana tabii tutularak moral üstünlüğü ele geçirilmiş ,ardından piyade ve ÖSO birlikleri kıyıbaşlarını tutmuş daha sonra da zırhlı ve mekanize birlikler devreye girmiştir.

Kıyıbaşı olarak 8 nokta belirlenmiş maksat sınır hattımızdan güney istikametine doğru terör unsurlarını süpürmek olarak hedeflenmiştir. Süpürme harekatı kapsamında sınırlarımızda başlayan arazinin dağlık olması nedeni ile yaya piyade unsurları kullanılmış kıyıbaşları tutulup ilerleme sağlandıkça zırhlı birliklerin zırh ve ateş gücünden faydalanmak maksadı ile zırhlı birlikler parça parça devreye sokulmuştur. Harekat arazisinin imkanları doğrultusunda olabildiğince süratli devam etmektedir.

Geçmişte müşterek harekat tank,top,havan,jandarma, GKK, Mekanize Piyade birliklerinin hepsine aynı anda emir komuta etmiş zırhlı birlik subayı olarak harekatın planlaması ve bence bu kadar ağır bombardımana rağmen yavaş gelişmesi konusunda bir kaç itirazım var.

Bu harekatın hızlı ve etkili gelişmesini sağlayacak en önemli unsur zırhlı birlik harekatı olup maalesef bu harekatın başlangıcından beri zırhlı birlik harekatı bu güne değin yapılmamıştır. Terör örgütünün savaşma azmi ve cesaretini kıracak en önemli unsurlardan bir tanesi zırhlı birlik harekatıdır. Şu ana kadar zırhlı birliklerin ateş ve zırh gücünden faydalanmış manevra ve hız gücünden ise faydalanılmamıştır.

Azez -Afrin hattı , Reyhanlı -Afrin ve son olarak da İdlib haritan-Afrin hattı zırhlı birlik harekatına oldukça uygun arazi kesimleridir.Zırhlı birliğin sürat ve manevra gücünün kullanılarak bölgenin süratle terör unsurlarından temizlenmesiyle tutulan kıyıbaşlarının örs, zırhlı birliklerinde çekiç görevi yapması ile teröristlerin hem meskun mahallerden alacağı lojistik destek hem de meskun mahal muharebesi için mevzilerinden terör unsurlarını çekmesine engel olunacaktır.

Meskun mahallerinin kuşatıldığı ve terör unsurlarının bu meskun mahallerden desteksiz bırakıldığı zaman zaten terör unsurlarının dağda yaşama veya direnme kabileyetlerininde kırılacağı aşikardır.
Zırhlı birlikler için doğu batı, güney kuzey hattı dağlı araziler dışında kalan alan 50 km ye 30 km ye tekabül ediyor ki bu mesafelerde yüksek ateş gücü,manevra, zırh gücü sayesinde operasyonun hızını en az 2 katına çıkartacaktır. Dolayısı ile hızlı bitirilen operasyon yorgunluk ve maniplasyonlara kapalı olacaktır. Böyle bir harekat aynı zamanda zayiat sayısını da minumum seviye de tutacaktır diye düşünmekteyim.

Bunu sadece ben mi biliyorum elbette hayır. Muhtemelen bu operasyonda ki hem siyasi düşünce, hemde askeri düşünce örs çekiç harekatından ziyade süpürme harekatını seçerek terör ve yandaşlarının kontrol edilmek istenilen arazi üzerinden güneye doğru geri çekilmesine ve veya kaçmalarına olanak vermektedirler. Burada ki temel sorum da  işte tam buradadır. Bölgeyi boşaltacak terör unsurları hangi hatta duracaklardır? Çekilmelerine izin verilen terör unsurları ne kadar zaman sonra toparlanıp bize karşı tekrar tehdit oluşturabilirler?

Siyasi iradenin harekat için belirlediği ve TSK ne verdiği direktifin içeriğini tam olarak bilemediğimiz için bu konuda yorum da yapamıyoruz. Ancak görünen o ki TSK nin süpürme harekatını seçmesi konusunda siyasi iradenin direktifi olduğu aşikardır.