AF DAN HAKKA
Merhaba,
Malumlarınız olduğu üzere haksız ve hukuksuz
bir şekilde kendilerine herhangi bir savunma hakkı dahi verilmeden ansızın
yapılan tebliğlerle TSK lerinden Yüksek Askeri Şura Kararı ile binlerce subay
ve astsubay atılmıştır. Bu kararlar toplum vicdanında derin yaralar açmış,
mesleği ,askerlik mesleği haricinde hiçbir özelliği olmayan insanlar ve
aileleri sefalete sürüklenmişlerdir. Bu insanların % 90 nı psikolojik ve maddi
travmaya girmiş bu travmayı halen bir çoğu atlatamamıştır. Ne psikolojik ne de
maddi destekten yoksun bu insanlara bir umut ışığı olarak 6191 sayılı yasaya
eklenen geçici 32 madde görülmüştür. İlk başlarda büyük bir heyecanla
karşılanan bu yasanın gerçek anlamda HAK değil bir AF yasası olduğu ,verilen
vaatlerin sadece gazete manşetlerinde kalması, yasanın genel gerekçesinde yazan
Devlete olan bağlılığı güçlendirmek de olsa ,bu insanlar rüya gibi gözüken
kanun değişikliğine her ne kadar şükür
etseler de vicdanları ,HAK değil AF olan yasadan dolayı kanamaktadır. Çünkü , sadece
mesleğimiz değil, yaşam tarzımız, ruhumuz olan çok sevdiğimiz askerlik
hayatımızdan bizi dışarı doğru atarken ki en ufak YAŞ ‘ın yaftaları :
-T.S.K.’nın itibarını
sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunmak
-Aşırı derecede menfaatine
düşkün olmaktı.
Yafta ne kadar büyükse o kadar ahlaksız , o
kadar kötü adamdık. Kızılcık sopası yerken , kızılcık şerbeti içtik dedik. Aç
kaldık , açıkta kaldık, sevdiklerimizi gömdük ,fakat kimseye el açmadık. Ayakta
kalabilmek onurumuzu kurtarabilmek için yaşam mücadelesi içinde kaldık.
Adalet
genel kanı olarak, zarar görenin gördüğü maddi ve manevi zararın tazminidir.
Fakat anladık ki ülkemizde adaletin bizim için tecellisi ulufe ve af. Suç mu
işledik ki af dileyelim , baş mı kaldırdık ki ulufe alalım. Onurumuzun tamiri
için devletimizin, en azından bizden özür dilemesi, bize yapıştırılmaya
çalışılan ahlaksızlık yaftası için çok mudur? O günün koşullarında dahi
kelimenin en hafif anlamı ile adaletsizce alınan kararların yok hükmünde
sayılması çok mudur? 6191 sayılı kanunun genel gerekçesinde yazılı bulunan “
devlete bağlılığı güçlendirmek” ifadesi bile bizim ne kadar dışlandığımızın ,
tanınmadığımızın bir ifadesidir. Bizler bu güne değin tek bir şey bekledik :
-Onurumuzun ve haklarımızın iadesi.
Bizlerde en az halen görevde olanlar kadar
onurluyuz. Bizlerin görevdekilerden tek farkı onlar hala bu devletin öz evladı,
bizler ise itilmiş evlatlarız. Oysa ki devlet evlatları (vatandaşları )
arasında ayrım yapmaz. Hata yaparsa , yaptığı hatayı düzeltir. Özür dilemek
büyüklüğün şanındandır.
Amacımız dün olduğu gibi bugün de onurumuzun
iadesi için :
Hakkımızda alınan YAŞ kararlarının yok
hükmünde sayılarak devletin bizden ufacık da olsa özür dileyerek haklarımızın
iadesidir başka bir şey değildir.
Ancak o zaman kırılan onur ve gururumuz
düzelir ve yerine gelir. Yoksa bağlılığımızda dün olduğu gibi bugün de en ufak
bir sarsılma olmaz ve olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder