28 Aralık 2016 Çarşamba

AKP Anayasa Teklifi Düşünceler 1

AKP nin Anayasa Değişiklik teklifini önce nedir ne değildir diye okuyayım dedim. Okudum bir şey anlayamadım. Çünkü var olan Anayasaya atıfta bulunarak bunu çıkarttım, bunun kenar yazısını iptal ettim, buraya bu kelimeyi ekledim gibi sözlerle doluydu ve halada öyle. Oysa ki yeni anayasa diye yola çıkan iktidar o maddeyi tekrar yeniden yazar, herkesin her kesimin anlayabileceği hale sokardı. Pek anlaşılması istenmemiş anlaşılan. Ancak inadı, inat olan ben Anayasa ile, teklifi bir araya getirip tek tek nerede ne yapılmak isteniyor, niçin yapılmak isteniyor anlamaya çalıştım. Bu anlama çalışmalarım sürerken Anayasa Komisyonu çalışmalarını ve Milletvekillerinin tutum ve davranışlarını da gözlemleme imkanımda oldu. Şimdi konu ile ilgili ne anladığımı sizlere anlatmak isterim. Çünkü bilgi paylaştıkça çoğalır. Hazmı kolay olsun diye gerekçelerden başladım. Bir daha ki bölümde içeriğine de gireceğim.
Anayasa Teklifinin genel gerekçesinde “Anayasalar toplum tarafından devleti hukukla sınırlamak için hazırlanan metinlerdir. Ancak Türkiye’de tam tersi bir anlayışla anayasalar hazırlanmıştır” denmektedir. Bu gerekçeyi yazanın hukuk ve devlet anlayışının olmadığı aşikardır. Doğru tanım: Toplumdan devleti yönetmek için vekalet alan “siyasi iktidar gücünün” demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne  zarar vermemesi için sınırlandırılan metinlerdir. Yani anaysa hazırlamaktaki amaç devlet dediğimiz soyut varlığı sınırlamak değil, devlet gücünü kullanan iktidarı insan haklarına, demokrasiye, hukuka uygun davranmasını sağlamaktır.
Devlet üç adet erk den oluşur. Bunlar Yasama, Yürütme ve Yargı. Bu erkler arasındaki ayrım üstünlük sıralaması olmayıp, anayasa ve kanunlar çerçevesinde yetki paylaşımdan ibarettir. Bu erklerden Yasama Yetkisini elinde bulunduran TBMM de denetim yetkisi olmazsa olmaz yetkilerdendir. Çünkü kıt kaynakların nereye nasıl harcanacağı, anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğini belirleyen idare olan TBMM belirlemiş olduğu ilkelerin dışına çıkılıp çıkılmadığı, kıt kaynakların verimli ve doğru kullanıp kullanmadığını denetlemeyecekse istediği kadar yasal düzenleme yapsa ne olur? Teklifin 6’ncı maddesinin gerekçesinde  “Yasamanın yürütmeyi denetlemesi yasamanın görev ve yetkileri arasından çıkarılmaktadır” denerek TBMM nin yetkilerini artırdık diye yapılan propagandanın gerçeği yansıtmadığı, tam tersine TBMM nin yetkileri daraltıldığı görülmektedir. Böylelikle yürütme organına DENETİMSİZ büyük bir alan açılmıştır. Niçin Vekil seçeceğiz? Kanun yapsın uygulanmazsa, uygulanmasın. Bütçe yapsın, denetlemesin ve denetlenmesin. Siz evinizin aylık ekonomisini yaparken hanım şu parayı bakkala ver, şu ev sahibinin, şu çocukların parası diye parayı ayırıyorsunuz. Eşinize veriyorsunuz. Eşiniz de ev sahibine parayı vermiyor, çocuklara para vermiyor, bakkala para vermiyor, kuaföre gidip saçını başını yaptırıyor, pazara gidip üstüne başına bir şeyler alıyor akşam olunca hanım paraları ne yaptın diye soramıyorsun, bakkala gidip borcunu ödeyip ödemediğini de kontrol edemiyorsun. Gün geliyor o bakkal amca evine hacze geliyor.

Sonuç olarak Teklif metindeki gerekçe ( Yasanın Ruhu ) siyasi iktidara DENETİMSİZ, YETKİLER VERMEK İÇİN TASARLANMIŞTIR.             

1 Şubat 2016 Pazartesi

Kirli Ticaret MAĞDURİYET

Kirli Ticaret MAĞDURİYET,
Gurup ilk kurulduğu günlerdi Tapınak Fahişeleri diye bir yazı kaleme almıştım. Özetle demiştim ki MAĞDURİYETLERİN BİTMEMESİNİN SEBEBİ MAĞDURİYET KİSVESİ ALTINDA MAĞDUR OLMAYIP MAĞDUR EDEBİYATI YAPANLARDIR. MAĞDURİYETLERİN BİTMEMESİNİ İSTEYENLERDE tapınak fahişesidir demiştim. O zaman en büyük tepki veren Çakma Albay Mustafa Hacımustafaoğulları’ydı. Neydi bu alınganlık anlamamıştım.
Git zaman gel zaman köprünün altından çok sular geçmişti. Mağdur olan bütün arkadaşlara gerçek manada üzülüyordum. Derneğimizin asıl vazifesi olmadığı halde dedik ki “İŞKENCE İNSANLIK ADINA İŞLENEN EN BÜYÜK SUÇTUR.” Bu minvalde kaybolan BULUT PROJESİNİN dosyasını bularak dosyaya bakan savcı ile iki kez görüştük ve dedik ki bu konuda “İŞKENCE GÖREN ARKADAŞLAR DERNEĞİMİZE VEKALET VERSİN” biz bunu sizin adınıza takip edeceğiz. Bir kişi bile vekalet vermemişti. Garip olan ise dosya oradan buraya dolaştırılmış fakat kimse dosyayı ne takip etmişti ne de savcısı ile görüşmüştü.  Ne Yüksel SALTER ne de ben bu konuya bir anlam verememiştik. Sadece korkuyorlar demiştik ve saygı duymuştuk.
Fahri Demirel ( Denizli Asder İl Temsilcisi) 23.05.2015 tarihinde büyük bir heyecanla seçim çalışmaları esnasında Ak Parti Milletvekili ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ile arkadaşlarının Hak için yaptığı görüşmeyi safiyane duygularla ele alıp yazdığında başına balyoz gibi Adnan Tanrıverdi’nin şu inanılmaz cevabı geliyordu :

“ASDER mensubu arkadaşlarımızın, Devlet ricali ve temsilcileri ile bir araya geldikleri zaman, mağduriyetten bahsetmek yerine;
Ülke çapındaki sorunlar (Milli İradenin hâkimiyeti, paralel yapılarla mücadele, Çözüm Süreci, Siyasi İstikrar, Ordu ve Manevi değerler VB.) hakkında ASDER, ASSAM, SADAT tarafından yapılan çalışmalar;
İslâm Dünyasının birliği için ASSAM çatısı altında yapılan çalışmalardan bahsetmelidirler. O hale gelmelidir ki, faaliyet gösterdiğimiz alanda ihtiyaç duyduklarında ASDER, ASSAM ve SADAT akıllarına gelmelidir.”
O zamanlar bu yazıya bir anlam verememiştim. Ancak aklımı iki soru kurcalıyordu: Kimdi bu ASSAM ve SADAT ,ne yaparlardı ? 10 EKİM 2014 Tarihinde Adnan Tanrıverdi bu soruya şöyle cevap veriyordu :
Diğer taraftan ASSAM ve YUSDER farklı tüzüğü olan, farklı üyeleri bulunan ASDER ’den farklı iki ayrı dernektir. Bazı ortak üyelerin dışında ASDER yönetimi ile alakası yoktur. SADAT A.Ş. de 60 civarındaki hissedarın katkıları ile oluşmuş, tescil edilmiş ticari sözleşmesi bulunan ASDER ’den farklı bir tüzel kişiliktir. ASSAM ve SADAT İslâm Dünyası çapındaki sorunların çözülmesinde söz sahibi olmayı amacına yerleştirmiş uluslararası iki önemli tüzel kişiliktir. Misyonunu paylaşan, kendisini ve birikimini İslâm Dünyasına aktarmayı vazife edinmiş hasbî olarak hizmet vermeye talip olan, daha doğrusu bu hizmetlerin uhrevî alemdeki getirisinden nasibi olan arkadaşların katkıları ile varlığını sürdüren oluşumlardır.”ASSAM ve SADAT, ASDER mensuplarının mağduriyetlerinin giderilmesi ile ilgili çalışmaları engelleyen değil, belki de huzur-u İlâhide katkısı olan kuruluşlardır. Hakların verilmesinde ASSAM, YUSDER ve SADAT ’ı engel olarak gören arkadaşların haklı olduklarını düşünemiyorum.
Bu yazıyı okuyunca aklıma şu soru gelmişti :
Kar amacı ile kurulan 60 ( ? ) kadar hissedarı olan bir şirketin, nasıl bir uhrevi getirisi olacaktı?
Adnan Tanrıverdi ve beraberindeki heyetin bugüne kadar ki yaptığı bütün görüşmelerde ısrarla SADAT ‘I ön plana çıkartmasına da bir anlam veremiyordum.
Randevular ASDER adına alınıyor, mağduriyetlerin giderilmesi hakkında görüşmeler yapılacağı beyan ediliyor ancak görüşmelerin % 10-15 i mağduriyetler kalan kısmı SADAT alıyor. Yani kilidi açmak için ASDER kullanılıyordu. Pekala kimdi SADAT’ın bu 60 kişisi, ASDER’le bir organik bağı var mıydı? SADAT mı ASDER’e yol açacaktı, yoksa ASDER mi SADAT’a yol açıyordu? İşler tersine mi dönmüştü?
Bunu anlamak için bir tabloya ihtiyaç vardı. SADAT ile ASDER’in yönetim kurulları ve hissedarları paralellik mi arz ediyordu? Yoksa ben mi yanılıyordum? Mağduriyet eşittir para mıydı?
SADAT AŞ.  sermayesi 643.000 TL her biri 500 TL kıymetini de 1286 sermaye ayrılmıştır
SIRA NO
SADAT HİSSEDARLARI
HİSSE MİKTARI
ASDER YÖNETİMİ
GÖREVİ
1
ADNAN TANRIVERDİ
500
ESKİ BAŞKAN
ONURSAL BAŞKAN
2
MEHMET NACİ EFE
466
ESKİ HAYSİYET DİVANI ÜYESİ
Haysiyet Divanı Başkanı
3
NURETTİN YAVUZ
40
ESKİ ASDER GENEL SEKRETERİ
YÖNETİM KURULU ÜYESİ
4
HALUK YILDIRIM
40
YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI YEDEK
5
MEHMET DEMİRTAŞ
40
-
-
6
ÜNAL İŞGÖREN
30
-
-
7
MEHMET SERKAN
20
-
-
8
YUSUF ÇAĞLAYAN
20
HUKUK DANIŞMANLIĞI YAPIYOR
MECLİS ÇALIŞM ALARINDA GÖREVLİ
9
REŞAT FİDAN
20
Yönetim Kurulu Bşk.Yrd. - Genel Sekreter
Yönetim Kurulu Bşk.Yrd. - Genel Sekreter
10
BÜLENT DEMİR
20
AVUKAT
ASDER ÜYELERİNİN AYİMDE AVUKATLIĞINI YAPMIŞTI
11
ŞEYDA ÜNLÜ KUL
10
-
-
12
CENGİZ OĞUZ
10
-
-
13
ERSAN ERGÜL
10
ESKİ HAYSİYET DİVANI ÜYESİ

14
OSMAN KAÇMAZ
8
Denetleme Kurulu Başkan Yrd.
Denetleme Kurulu Başkan Yrd.
15
GÜROL ÖZEŞMELİ
8
-
-
16
MUSTAFA HACI MUSTAFAOĞULLARI
6
Yönetim Kurulu Bşk.V. -Ynt.Krl.Bşk.Yrd.
Yönetim Kurulu Bşk.V. -Ynt.Krl.Bşk.Yrd.
17
MUSTAFA EROL
4
Denetleme Kurulu Başkan Yrd. YEDEK
Denetleme Kurulu Başkan Yrd.YEDEK
18
MEHMET ÇAKIROĞLU
4
-
-
19
MEHMET İLHAN
4
Haysiyet Divanı Başkanı YEDEK
Haysiyet Divanı Başkanı YEDEK
20
AHMET TÜRKKAN
2
-
-
21
FETİ KIRAN
2
-
-
22
GÜRCAN ONAT
2
Yönetim Kurulu Bşk.Yrd.
Yönetim Kurulu Bşk.Yrd.

Toplam Hissedar sayısı 22 .
Adnan Tanrıverdi En büyük ortağı olduğu SADAT AŞ nin 60 civarında hissedarı var derken saymayı mı unutmuştu? Hem de 250.000,00 TL para verdiği bir şirketin ortak adedini niçin bu kadar abartmıştı?
22 kişilik kadrodan 11 i ASDER yönetim kurulunda idi. Bana sanki bir uhrevi bağ varmış gibi geldi. Ya size?
Tabii ki bütün ziyaret heyetlerinde de SADAT AŞ. nin haklı çıkarlarını korumak ve ihale almasını sağlamak, daha doğrusu iş yapabilmesi için kanun değişikliğinin yapabilmesi gerektiğinden SADAT AŞ nin hissedarları da hazır bulunmalıydılar. Kolay mı öğle havaya atılan 643.000,00 TL yi çıkartmak. Önce CAN sonra CANAN. En son Cumhurbaşkanı görüşme raporunda ne diyordu Adnan Tanrıverdi :
 SADAT ile ilgili olarak, Savunma Danışmanlık hizmetlerinin, Savunma Sanayi Hizmet Sektörü olarak mevzuatta yerini almasını sağlayacak bir yasa değişiklik teklifi,” verdik.
Kimler görüşmüştü Cumhurbaşkanı ile :
E.Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ - ASDER Onursal Başkanı, ASSAM&SADAT Yönetim Kurulu Başkanı
Prof.Dr. Nevzat TARHAN ASDER Yönetim Kurulu Başkanı (İstanbul)
Ali COŞAR ASDER – ASSAM Genel Bşk. Yrd.
Arif ÇELENK  - ASDER Genel Başkan Yrd. & Bursa Şube Başkanı
Dr. Hasan Hüseyin ULUDAĞ  - ASDER Ankara Şube Başkanı
Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI – Genel Başkan Yrd.
Reşat FİDAN – Genel Başkan Yrd. & Genel Sekreter
Tayfun TIĞLI - Ankara Şube Genel Sekreteri (Ankara)
Yusuf ÇAĞLAYAN – Hukuk Komisyonu Üyesi
Görüşen toplam kişi sayısı 9 ,Bunlardan 5 adedi SADAT AŞ. Hissedarı
Aklıma bir soru takıldı Nevzat Tarhan bu oyuna nasıl geliyordu?
En son genel kurulda Nevzat TARHAN ne demişti : Üsküdar belediyesi benim üniversiteme 500.000,00 TL çevre cezası kesti. Beni paralelci zannediyorlar. Ben bu derneğe başkan olmalıyım.( Sen Recep Tayyip ERDOĞAN’ı Hitlere benzetirsen ne olacağını zannediyordun ki ). Menfaatler birleşmişti.
Soru :
Mağduriyetleriniz biterse SADAT için randevular nasıl alınacak? 643.000,00 TL nasıl karşılanacak. Bu şirket için kanun nasıl değiştirilecek?
Adnan Tanrıverdi’ninde dediği gibi ,
“ASSAM ve SADAT, ASDER mensuplarının mağduriyetlerinin giderilmesi ile ilgili çalışmaları engelleyen değil, belki de huzur-u İlâhide katkısı olan kuruluşlardır”
Sonuç olarak ,

Huzur-u İlahiye katkı vermek için bütün arkadaşların bir an önce kendi mağduriyetlerini unutup 643.000,00 TL ye kurulup bu güne değin beş kuruş kazanamamış zarar etmiş bu şirkete destek olması gerekir diye düşünüyorum.

31 Ocak 2016 Pazar

İKİ ÖKÜZ,BİR DEĞNEK VE BİR ÇOCUK

İKİ ÖKÜZ,BİR DEĞNEK VE BİR ÇOCUK
Adana,Tufanbeyli,Kayarcık Köyü Torosların tepesinde altı ahır üstü dam iki oda ( bir oda dedemin yatak odası ) diğer oda (sofa ) ,yüklüğün, buğdayın,unun,döşeğin,yorganın,yastığın, bir metreye bir metre açık banyonun ,ninemin sandığının,ocağın olduğu kocaman bir salondan oluşmaktaydı.Hayat burada yaşandığı için bu kocaman salona hayatlık da denirdi. Burada banyo yapılır, yemek burada pişer,burada yenilir, burada yatılırdı.
Yerler toprak,üzerimizde ki dam merteklerle güçlendirilmiş kerpiç.
Yaz tatilimiz hep harman zamanına denk gelir evde kim varsa ya tarlada, yada patozun başında çalışırdı. Harmanda en sevdiğim iş ya düven de dönmek,yada kağnı sürmekti. Çocukluk işte.
Düvende önde öküz arkada ben düven tahtasının üzerinde dön babam dön, mercimeği otundan ayır.Bizim atlı karıncamız işte bu düvendi.
Kağnı sürmek daha büyük sorumluluktu.Düvendeki tek öküz çift öküze çıkıyor,daracık yollarda manevralar yapıyorsun.Kolay mı iki öküze yön vermek.Durdurmak için kağnıdan atlayıp öküzlerin önüne geçeceksin,sağa döndüreceksin,sola döndüreceksin ,zor iş zor.
İlk Kağnıyı sürüşümde Rahmetli Amcam boyumdan büyük değnek vermişti.Ucu sivri mi sivri.Bir de ucunda pırıl pırıl parlayan bir metal vardı.Bu ne dedim? “ Övendere “ dedi.Bununla kağnının ne yöne gitmesini istiyorsan tam tersi yöndeki öküzün kaba etini dürteceksin. Öküzlerin hızlanmasını istiyorsan da kağnının okuna yukarıdan aşağıya öküzlerin göz hizasında vuracaksın.( Kağnı oku, öküzlerin boyunduklarını kağnının ana gövdesine bağlayan oka benzeyen kalın tahta parçası. )
Yaz boyunca bir gün bile ne öküzler ne de kağnımız boş kalmadan günün ışımasından, batışına kadar çalışırdık.Yaz sonuna doğru zavallı öküzlerin kaba etleri yara bağlardı. Hep kızardım öküzlere bir türlü yolları belleyemediler diye. Nerede yavaş gidecekler, nerede sağa,nerede sola dönecekler bir türlü belleyemiyorlardı.İlla ki dürtmek gerekiyordu.
2013 yılında derneğimizin manifestosunun,vizyonunun,misyonunun,tüzüğünün  nasıl olması gerektiği konusunda fikir alışverişinde bulunurken aklımdaki tek düşünce ortaya çıkacak eser ne dürten ne de dürtülen olmalıydı.Başlangıç itibari ile vizyonu çok iyi belirleyip o vizyonda koşturacakların aklında hiçbir soru olmadan tümevarım metodu ile hak mücadelesini yapacak yönetim kadrosunu oluşturmak gerekiyordu. Şükür ki adım adım hedefine ilerleyen ne dürten ne de dürtülen bir yönetim oluşturmuşuz.
Geçenlerde bir dernek yöneticisini dinledim.Aklım Rahmetli Hürriyet Kahramanı,II.Meşrutiyeti ilan ettiren,Babıaliyi basan,MSB nını Yakup Cemile öldürten Enver Paşa geldi.Enver Paşa hep en öndeydi.Hareket ordusu isyanı bastırmak için İstanbul’a geldiğinde orduyu şehir dışında bekletip başına geçmişti,Edirne Bulgar işgalinden kurtarıldığında orduyu Edirne girişinde bekletmiş beyaz atıyla ordunun başına geçmişti.Sarıkamışta ordunun başındayken,harekatın başarısızlığını görünce koşa koşa Babıaliye geri dönmüştü. Onunda büyük hayalleri vardı.Hedefleri hep varlığının ve kudretinin üzerindeydi.Ölene değin hep tümden gelim metodunu kullanacak o da felaketi olacaktı.
Maalesef bu dernek yöneticisi de aynı Enver Paşa gibi tümdengelim metodunu uygulamaya çalışıyordu, üzüldüm. Sarıkamışta düşmana tek bir kurşun atmadan şehit olanlar adına üzüldüm.
Dernek yöneticisi, “ocak ayı başından itibaren Balyoz ve Ergenekon davalarından beraat etmişlerin yüksek tazminat almış olmaları bizi harekete geçirdi” diyordu. Balyoz ve Ergenekon davalarında yargılananlara büyük bir kin ve öfke besleyen üyeler bu duruma kahır mı etselerdi yoksa şükür mü etselerdi. Balyoz ve Ergenekonun beraatinin sonucundaki tazminatlar “övendere” etkisi yapmıştı.
Tümden gelen ulvi hedefler uğruna çalışacağını beyan edenler, tüme giden maddi hedeflere 5 yıl sonra dönüvermişti.
“Övendere”  maddi bir dürtücü olmaktan sosyo-psikolojik bilim literatürüne geçecek bir deyim haline geçeceği günü sabırla beklemeye başlayabilirdi.
Dernek üyeleri büyük bir sevinçle bağırabilirlerdi :
“Yaşasın Övendere”
Övenderenin gücü her şeye yetebilecek mi, yoksa umutların başka bir bahara kalmasına mı yol açacak?
Temennim odur ki sadece kendisini ihlas sahibi ( katışıksız,saf ,ari ) ve akıllı görenlerin oluşturduğu yüce oluşum inşallah bu işi başarır.
Yüce oluşuma destek vermek maksadı ile haddim olmayarak iki konuyu hatırlatmak isterim.
1.        Astsb. Arkadaşların birinci derece meselesi halledildi.
2.       Yaş haddine kadar çalışma problemi kanunsal bir problem değildir.DPB.lığına yüce il başkanınızın baskı uygulayarak çıkarttığı 3 nolu tebliğden kaynaklanmaktadır. Çözümü ya tebliği Danıştay yoluyla iptal ettirmek yada yeni bir tebliğ çıkartmaktır. Sizde takdir edersiniz ki tebliğ çıkartmak kanun çıkartmaktan daha kolaydır.

Sırf yüce oluşumun elindeki metinleri değiştirmek konusunda zaman ve para harcamalarına kıyamadığım için bu hatırlatmayı yaptım. Gerçi İhlas sahipleri bu konulara vakıflardı ama herhalde  ihlaslılıkla ,ihlassızlık arasında gidip gelmeleri olmuş. Allah (C.C.) kendilerine ihlas şifası versin.

27 Ocak 2016 Çarşamba

ASDER-ADAMDER-YÜKSEK ASKERİ ŞURA MAĞDURLARI DERNEĞİ

Adı konulmamış gerçekler,
6191 sayılı yasa çıkalı 5 yıl oldu. Yani 10 yıllık ev taksitine girseydiniz evin yarısını ödemiştiniz.
 Baştan beri bu yasanın eksik yönleri var, bunların giderilmesi gerekir, bununla ilgili çalışma, yasa ilk çıktığı andan itibaren yapılmalıdır dedik, hep beraber. Ancak anlaşılmaz bir şekilde yasadan faydalanan elitler, gittiler DPB lığına kendi kendimizi bağlayacak 3 nolu tebliği çıkarttılar.
6191 sayılı yasadan faydalananlar ilk başta iki dernek de birleşmişti. Adamder-Asder. 5 yıl boyunca ne Adamder ne de Asder bu yasanın eksik yönlerinin giderilmesi konusunda proaktif bir politika izlemediler.2013 yılında bu derneklere eklenen Yüksek Askeri Şura Mağdurları Derneği proaktif bir politika izleyerek adım adım 6191 sayılı yasadan doğan problemleri gidermeye çalışmıştır. Konu ile ilgili olarak 2 Kanun ve 2 adet SGK dan genelge çıkartmayı başarmıştır.
Yüksek Askeri Şura Mağdurları Derneğinin proaktif politikasına karşın her iki dernek de pasif bir politika izleyerek, dernek yönetimi ve derneklerin derin yapıları, her şeyin en iyisini biz biliriz, üyeler asla bir şey yapmasın, bizi izleyin, yasa değişmezse de değişmesin, başka kulvarlarda politika yaparız şeklinde bükülmüşlerdir. Arada sırada da çalışılıyormuş izlenimi vermek için siyasilerle görüşmeler yapılmış ancak buradaki görüşmeler üyelerinin ari menfaatleri için değil, farklı menfaatler üzerine inşa edilmiştir.
Aynı havayı soluyan, aynı coğrafyada, aynı devletle, aynı problemlerini gidermek isteyen, aynı olan insanlar, sırf siyasi düşüncelerinden dolayı parçalanmış, problem çözme odaklılıktan problemin kendisi olmaya aday, hatta problemin kendisi olmuştur. Öğleki 6191 sayılı yasanın eksik yönlerinin giderilmemesi önünde ki en büyük engel Adamder ve Asder ‘in elitleri olmuştur.
Bu iki dernek de Totaliter yapıya sahiptir. Totaliter yapı mekanizmaları olaylara ve insanlara yaklaşımı soğuk savaş döneminden kalan “dost ve düşman” yaklaşımı şeklindedir. Oysa ki ne dost ne de düşman vardır. Hele hele bir gurubu komple dost veya düşman şeklinde tanımlamak en büyük tarihsel hatadır.
Hukuk mücadelesinde insanları bizden, onlardan, sizden şeklinde ayrıştıran bu iki dernek elitleri, tarih önünde hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü mikro veya makro düzeydeki totaliterizmler bir bir yıkılmakta, yeni dünya daha çok hukuk, daha çok özgürlüğe doğru eğrilmektedir. Tarihsel boyut içinde de Cumhuriyetimizin yakın tarihinde bu apaçık görülmektedir. Padişahlıktan, 1 ve 2 nci meşrutiyete, Meşrutiyetten cumhuriyete, tek partili hayattan çok partili hayata geçiş ve devam eden yeni anayasa tartışmaları.    
Özellikle STK ların yapısı daha çok paylaşımcı, yönetimin adil paylaşımı ve en ufak üyenin bile yönetimde söz sahibi olduğu bir dönemdeyiz. Baskıcı, lider veya elitler sultası üzerine kurulmuş bütün STK lar toplumda karşılık bulamamakta sadece kendi dar çerçevesinde marjinalleşmektedir.
Kendini yenileyemeyen, çağın gerektirdiği ilkeleri benimseyemeyen ve hukuk içinde eylemlerini düzenleyemeyen STK ların sonu hüsranla biteceğini söylemek için falcı olmaya gerek olmadığı kanaatindeyim.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle üyelerinden aldığı gücü, üyelerine karşı kullanan STK lar bir an önce bu yanlıştan dönerek üyelerinin arzuları doğrultusunda hareket etmelidirler.

22 Ocak 2016 Cuma

HOKKABAZ

Hokkabaz,
Ergenlik yıllarımızdı. Birkaç arkadaş birleşip kamyondan tezgaha Karpuz atarak harçlığımızı çıkartırdık. O kıymetli harçlıklarımızla şehre gelen sirki ziyarete giderdik. Dönen atlar , salıncaklar,havalı tüfekler, kırmızı java motorunun üzerinde tehlikeye meydan okuyan akrobatlar, rengarenk çadırlar, dev aynaları, korku tünelleri ve olmazsa olmazı hokkabaz. Sunucu her defasında Hokkabazı Muhteşem Mandreke diye takdim ettiğinde yüreğimiz kıpır kıpır atar, o gizemli hilelerini çözmeye çalışır, çözemeyip evimize büyük hayranlıkla dönüp, yastığa başımızı koyduğumuzda o büyülü atmosferin verdiği ruhla, çeşit çeşit hülyalara dalardık. Kah bir gün akrobat, kah bir gün hayvan terbiyecisi, kah bir gün hokkabaz olurduk. Sirk de ki hokkabazı o kadar sevmiştik ki sırf onun gösterilerini izlemeye günaşırı gider olmuştuk. Hatta bir defasında cebimizde ki harçlıklar bitince sirk görevlisine yalvar yakar içeriye kendimizi aldırmıştık. Hülasa hokkabazın müdavimi olmuştuk. En ön sıraya oturur ağzımızı ayran delisi gibi açarak seyrederdik. Ve bir gün Muhteşem Mandreke  bizi fark ederek, biz iki afacanı kulisine davet etmişti. İçeride yok yoktu. O da bizi sevmiş olmalı ki başlarımızı okşayarak bir iki ufak oyun öğretip, küçük bir öğüdüyle sihirbazlık kitabı hediye etmişti. Öğüdü bir kulağımızdan girip öteki kulağımızdan buharlaşarak çıkarken bir soluk da kitabı okuyup, içindeki oyunları tatbik etmeye başladık. Ama ne hacet her şeyi elimize yüzümüze bulaştırıyorduk. Bizim ruhumuzda Hokkabazlık yoktu,sadece sihri seyretmenin zevki vardı.
Aradan yıllar geçip gerçek hayatla burun buruna gelince, ilk kazığı yediğim gün, diğer kulağımdan buharlaşarak çıkan Hokkabazın öğüdü aklıma geldi : Çocuklar demişti. Bu gördükleriniz gerçek değil. Göz yanılması, el çabukluğu, birazda bilim. Siz siz olun bu öğrettiklerimi, bu kitapta yazılanları kullanacaksanız eğer, sadece ama sadece insanları eğlendirmek için kullanın. Başka türlü kullanırsanız lakabınız sihirbaz değil , sahtekar, dolandırıcı olur. İnsanları dolandırmayın. Hele umutlarıyla hiç oynamayın demişti. Ticaret hokkabazları, pardon dolandırıcıları beni dolandırmıştı.
Yaş kemale erdikçe umut tacirlerini ( dolandırıcılarını ), koltuk sevdası için koltuk dolandırıcılarını,siyasi ikbal için siyaset dolandırıcılarını,din dolandırıcılarını, memleket dolandırıcılarını,fakir fukara dolandırıcılarını, adalet dolandırıcılarını velhasıl memlekette ne kadar Hokkabazlığa leke sürecek sahtekar varsa gördüm.   
 Çocukluk yıllarımızın masum,tertemiz ruhunu okşayan Hokkabazlar gitmiş yerlerini ikbal ve makamlarını sağlamlaştırma gayretiyle bir o yana, bir bu yana koşarak aklımızı almaya çalışan sahtekarlar türemiş. Birde önlerini, arkalarını ulvi kelimelerle beslemişler.
Kardeşlik, Din,Özgürlük,Barış,Adalet,Savunma….
Ben çocukluğumda ki Hokkabaz Mandrekeyi özledim…..

  

3 Ocak 2016 Pazar

SORU VE CEVAPLARLA YARGIYA KAPALI İDARİ İŞLEMLERLE MESLEKTEN MEN EDİLENLER HAKKINDA 12 EYLÜL 1980 ANAYASASI VE 2010 ANAYASA REFARANDUM SONUCU ORTAYA ÇIKAN DURUM KABUL EDİLENLER AÇISINDAN

SORU VE CEVAPLARLA
YARGIYA KAPALI İDARİ İŞLEMLERLE MESLEKTEN MEN EDİLENLER HAKKINDA 12 EYLÜL 1980 ANAYASASI VE 2010 ANAYASA REFARANDUM SONUCU ORTAYA ÇIKAN DURUM
KABUL EDİLENLER AÇISINDAN

SORU1            : 12 Eylül 1980 Anayasası ile yargıya kapalı işlemlerle memuriyetin sona erdirilmesi işlemleri nelerdir ?
CEVAP  : 1. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun meslekten men kararları yargıya kapalıdır.
              2. Yüksek Askeri Şura Kararları ile meslekten men kararları yargıya kapalıdır.
SORU2            :2010 Anayasa refarandurumdan sonra HSYK kararları ile meslekten men edilenler ile YAŞ kararları ile meslekten men edilenler hakkında hangi kanunlar çıkarılmıştır.
CEVAP  : 1.HSYK Kararları ile meslekten men edilenler hakkında 6087 (Kanun kabul tarihi :11.12.2010 )  sayılı kanunun Geçici 3 ncü maddesi.
              2. YAŞ Kararları ile meslekten men edilenler hakkında 6191(Kanun kabul tarihi :10.03.2011) sayılı kanunla 926 sayılı TSK personel kanununa Geçici 32 madde eklenmiştir.
SORU3            :Her iki kanun da da meslekten men edilenlerin nereye başvuru yapmaları öngörülmüştür ve mesleğe kabul edilme kararı nasıl verilmektedir ?
CEVAP  :1. Hakim ve savcıların kendilerini meslekten men eden kuruma yani HSYK ya başvurmaları öngörülmüştür. HSYK Genel Kurulu , “dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda, talep halinde, başvuranın bizzat veya vekili aracılığıyla yazılı ya da sözlü savunmasını da almak suretiyle, başvurunun kabulüne veya reddine karar verir.”
            2. TSK mensuplarının ise MSB lığına başvurmaları öngörülmüştür. “Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en geç altı ay içinde karar verir. “ Burada kişiye savunma hakkı tanınmamıştır.
SORU4            :Başvurunun kabülü halinde neler yapılmaktadır.
CEVAP  :
Hakimler ve Savcılar için :
1. Önceki karar kaldırılmaktadır.
2. Hakimlik ve Savcılık mesleğine tekrar dönmesi sağlanmaktadır.
3. Yaş haddine kadar çalışmakta.
4. Genel Kurulun mesleğe iade kararına karşı itiraz edilememekte dava açılamamaktadır.
5.Önceki karar kaldırıldığından geçmişe dönük özlük hakları iade edilmektedir.
Subay ve Astsubaylar için :
1. YAŞ Kararları yürürlükten kaldırılmamaktadır.
1. Emeklikliği hak edenler için, isteyenler emekli edilmekte.
2. Çalışmak isteyenler de sınıf ayrımı gözetmeksizin ( İster Hakim, savcı olsun ,ister doktor olsun,ister öğretim üyesi olsun ) 657 sayılı Devlet memurlarına göre araştırmacı kadrosuna atama yapılmaktadır. Meslek sahibi olanlar mesleğini icra edememektedir.
3. Zorunlu emeklilik tarihi belirlenmektedir.
4.Harcırah verilmemektedir.
5. MSB nın mesleğe kabul kararına karşı kanun koyucu itiraz edilemez ,dava açılamaz şeklinde bir madde üretmemiştir.
6. Önceki karar ( YAŞ KARARI )yürülükte olduğundan geçmişe dönük özlük hakları iade edilmemektedir.