31 Ocak 2016 Pazar

İKİ ÖKÜZ,BİR DEĞNEK VE BİR ÇOCUK

İKİ ÖKÜZ,BİR DEĞNEK VE BİR ÇOCUK
Adana,Tufanbeyli,Kayarcık Köyü Torosların tepesinde altı ahır üstü dam iki oda ( bir oda dedemin yatak odası ) diğer oda (sofa ) ,yüklüğün, buğdayın,unun,döşeğin,yorganın,yastığın, bir metreye bir metre açık banyonun ,ninemin sandığının,ocağın olduğu kocaman bir salondan oluşmaktaydı.Hayat burada yaşandığı için bu kocaman salona hayatlık da denirdi. Burada banyo yapılır, yemek burada pişer,burada yenilir, burada yatılırdı.
Yerler toprak,üzerimizde ki dam merteklerle güçlendirilmiş kerpiç.
Yaz tatilimiz hep harman zamanına denk gelir evde kim varsa ya tarlada, yada patozun başında çalışırdı. Harmanda en sevdiğim iş ya düven de dönmek,yada kağnı sürmekti. Çocukluk işte.
Düvende önde öküz arkada ben düven tahtasının üzerinde dön babam dön, mercimeği otundan ayır.Bizim atlı karıncamız işte bu düvendi.
Kağnı sürmek daha büyük sorumluluktu.Düvendeki tek öküz çift öküze çıkıyor,daracık yollarda manevralar yapıyorsun.Kolay mı iki öküze yön vermek.Durdurmak için kağnıdan atlayıp öküzlerin önüne geçeceksin,sağa döndüreceksin,sola döndüreceksin ,zor iş zor.
İlk Kağnıyı sürüşümde Rahmetli Amcam boyumdan büyük değnek vermişti.Ucu sivri mi sivri.Bir de ucunda pırıl pırıl parlayan bir metal vardı.Bu ne dedim? “ Övendere “ dedi.Bununla kağnının ne yöne gitmesini istiyorsan tam tersi yöndeki öküzün kaba etini dürteceksin. Öküzlerin hızlanmasını istiyorsan da kağnının okuna yukarıdan aşağıya öküzlerin göz hizasında vuracaksın.( Kağnı oku, öküzlerin boyunduklarını kağnının ana gövdesine bağlayan oka benzeyen kalın tahta parçası. )
Yaz boyunca bir gün bile ne öküzler ne de kağnımız boş kalmadan günün ışımasından, batışına kadar çalışırdık.Yaz sonuna doğru zavallı öküzlerin kaba etleri yara bağlardı. Hep kızardım öküzlere bir türlü yolları belleyemediler diye. Nerede yavaş gidecekler, nerede sağa,nerede sola dönecekler bir türlü belleyemiyorlardı.İlla ki dürtmek gerekiyordu.
2013 yılında derneğimizin manifestosunun,vizyonunun,misyonunun,tüzüğünün  nasıl olması gerektiği konusunda fikir alışverişinde bulunurken aklımdaki tek düşünce ortaya çıkacak eser ne dürten ne de dürtülen olmalıydı.Başlangıç itibari ile vizyonu çok iyi belirleyip o vizyonda koşturacakların aklında hiçbir soru olmadan tümevarım metodu ile hak mücadelesini yapacak yönetim kadrosunu oluşturmak gerekiyordu. Şükür ki adım adım hedefine ilerleyen ne dürten ne de dürtülen bir yönetim oluşturmuşuz.
Geçenlerde bir dernek yöneticisini dinledim.Aklım Rahmetli Hürriyet Kahramanı,II.Meşrutiyeti ilan ettiren,Babıaliyi basan,MSB nını Yakup Cemile öldürten Enver Paşa geldi.Enver Paşa hep en öndeydi.Hareket ordusu isyanı bastırmak için İstanbul’a geldiğinde orduyu şehir dışında bekletip başına geçmişti,Edirne Bulgar işgalinden kurtarıldığında orduyu Edirne girişinde bekletmiş beyaz atıyla ordunun başına geçmişti.Sarıkamışta ordunun başındayken,harekatın başarısızlığını görünce koşa koşa Babıaliye geri dönmüştü. Onunda büyük hayalleri vardı.Hedefleri hep varlığının ve kudretinin üzerindeydi.Ölene değin hep tümden gelim metodunu kullanacak o da felaketi olacaktı.
Maalesef bu dernek yöneticisi de aynı Enver Paşa gibi tümdengelim metodunu uygulamaya çalışıyordu, üzüldüm. Sarıkamışta düşmana tek bir kurşun atmadan şehit olanlar adına üzüldüm.
Dernek yöneticisi, “ocak ayı başından itibaren Balyoz ve Ergenekon davalarından beraat etmişlerin yüksek tazminat almış olmaları bizi harekete geçirdi” diyordu. Balyoz ve Ergenekon davalarında yargılananlara büyük bir kin ve öfke besleyen üyeler bu duruma kahır mı etselerdi yoksa şükür mü etselerdi. Balyoz ve Ergenekonun beraatinin sonucundaki tazminatlar “övendere” etkisi yapmıştı.
Tümden gelen ulvi hedefler uğruna çalışacağını beyan edenler, tüme giden maddi hedeflere 5 yıl sonra dönüvermişti.
“Övendere”  maddi bir dürtücü olmaktan sosyo-psikolojik bilim literatürüne geçecek bir deyim haline geçeceği günü sabırla beklemeye başlayabilirdi.
Dernek üyeleri büyük bir sevinçle bağırabilirlerdi :
“Yaşasın Övendere”
Övenderenin gücü her şeye yetebilecek mi, yoksa umutların başka bir bahara kalmasına mı yol açacak?
Temennim odur ki sadece kendisini ihlas sahibi ( katışıksız,saf ,ari ) ve akıllı görenlerin oluşturduğu yüce oluşum inşallah bu işi başarır.
Yüce oluşuma destek vermek maksadı ile haddim olmayarak iki konuyu hatırlatmak isterim.
1.        Astsb. Arkadaşların birinci derece meselesi halledildi.
2.       Yaş haddine kadar çalışma problemi kanunsal bir problem değildir.DPB.lığına yüce il başkanınızın baskı uygulayarak çıkarttığı 3 nolu tebliğden kaynaklanmaktadır. Çözümü ya tebliği Danıştay yoluyla iptal ettirmek yada yeni bir tebliğ çıkartmaktır. Sizde takdir edersiniz ki tebliğ çıkartmak kanun çıkartmaktan daha kolaydır.

Sırf yüce oluşumun elindeki metinleri değiştirmek konusunda zaman ve para harcamalarına kıyamadığım için bu hatırlatmayı yaptım. Gerçi İhlas sahipleri bu konulara vakıflardı ama herhalde  ihlaslılıkla ,ihlassızlık arasında gidip gelmeleri olmuş. Allah (C.C.) kendilerine ihlas şifası versin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder