Hokkabaz,
Ergenlik yıllarımızdı. Birkaç arkadaş birleşip kamyondan
tezgaha Karpuz atarak harçlığımızı çıkartırdık. O kıymetli harçlıklarımızla
şehre gelen sirki ziyarete giderdik. Dönen atlar , salıncaklar,havalı tüfekler,
kırmızı java motorunun üzerinde tehlikeye meydan okuyan akrobatlar, rengarenk
çadırlar, dev aynaları, korku tünelleri ve olmazsa olmazı hokkabaz. Sunucu her
defasında Hokkabazı Muhteşem Mandreke diye takdim ettiğinde yüreğimiz kıpır
kıpır atar, o gizemli hilelerini çözmeye çalışır, çözemeyip evimize büyük
hayranlıkla dönüp, yastığa başımızı koyduğumuzda o büyülü atmosferin verdiği
ruhla, çeşit çeşit hülyalara dalardık. Kah bir gün akrobat, kah bir gün hayvan
terbiyecisi, kah bir gün hokkabaz olurduk. Sirk de ki hokkabazı o kadar
sevmiştik ki sırf onun gösterilerini izlemeye günaşırı gider olmuştuk. Hatta
bir defasında cebimizde ki harçlıklar bitince sirk görevlisine yalvar yakar
içeriye kendimizi aldırmıştık. Hülasa hokkabazın müdavimi olmuştuk. En ön
sıraya oturur ağzımızı ayran delisi gibi açarak seyrederdik. Ve bir gün
Muhteşem Mandreke bizi fark ederek, biz
iki afacanı kulisine davet etmişti. İçeride yok yoktu. O da bizi sevmiş olmalı
ki başlarımızı okşayarak bir iki ufak oyun öğretip, küçük bir öğüdüyle sihirbazlık
kitabı hediye etmişti. Öğüdü bir kulağımızdan girip öteki kulağımızdan
buharlaşarak çıkarken bir soluk da kitabı okuyup, içindeki oyunları tatbik
etmeye başladık. Ama ne hacet her şeyi elimize yüzümüze bulaştırıyorduk. Bizim
ruhumuzda Hokkabazlık yoktu,sadece sihri seyretmenin zevki vardı.
Aradan yıllar geçip gerçek hayatla burun buruna gelince, ilk
kazığı yediğim gün, diğer kulağımdan buharlaşarak çıkan Hokkabazın öğüdü aklıma
geldi : Çocuklar demişti. Bu gördükleriniz gerçek değil. Göz yanılması, el
çabukluğu, birazda bilim. Siz siz olun bu öğrettiklerimi, bu kitapta
yazılanları kullanacaksanız eğer, sadece ama sadece insanları eğlendirmek için
kullanın. Başka türlü kullanırsanız lakabınız sihirbaz değil , sahtekar, dolandırıcı
olur. İnsanları dolandırmayın. Hele umutlarıyla hiç oynamayın demişti. Ticaret
hokkabazları, pardon dolandırıcıları beni dolandırmıştı.
Yaş kemale erdikçe umut tacirlerini ( dolandırıcılarını ),
koltuk sevdası için koltuk dolandırıcılarını,siyasi ikbal için siyaset
dolandırıcılarını,din dolandırıcılarını, memleket dolandırıcılarını,fakir
fukara dolandırıcılarını, adalet dolandırıcılarını velhasıl memlekette ne kadar
Hokkabazlığa leke sürecek sahtekar varsa gördüm.
Çocukluk yıllarımızın
masum,tertemiz ruhunu okşayan Hokkabazlar gitmiş yerlerini ikbal ve makamlarını
sağlamlaştırma gayretiyle bir o yana, bir bu yana koşarak aklımızı almaya
çalışan sahtekarlar türemiş. Birde önlerini, arkalarını ulvi kelimelerle
beslemişler.
Kardeşlik, Din,Özgürlük,Barış,Adalet,Savunma….
Ben çocukluğumda ki Hokkabaz Mandrekeyi özledim…..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder