22 Ocak 2016 Cuma

HOKKABAZ

Hokkabaz,
Ergenlik yıllarımızdı. Birkaç arkadaş birleşip kamyondan tezgaha Karpuz atarak harçlığımızı çıkartırdık. O kıymetli harçlıklarımızla şehre gelen sirki ziyarete giderdik. Dönen atlar , salıncaklar,havalı tüfekler, kırmızı java motorunun üzerinde tehlikeye meydan okuyan akrobatlar, rengarenk çadırlar, dev aynaları, korku tünelleri ve olmazsa olmazı hokkabaz. Sunucu her defasında Hokkabazı Muhteşem Mandreke diye takdim ettiğinde yüreğimiz kıpır kıpır atar, o gizemli hilelerini çözmeye çalışır, çözemeyip evimize büyük hayranlıkla dönüp, yastığa başımızı koyduğumuzda o büyülü atmosferin verdiği ruhla, çeşit çeşit hülyalara dalardık. Kah bir gün akrobat, kah bir gün hayvan terbiyecisi, kah bir gün hokkabaz olurduk. Sirk de ki hokkabazı o kadar sevmiştik ki sırf onun gösterilerini izlemeye günaşırı gider olmuştuk. Hatta bir defasında cebimizde ki harçlıklar bitince sirk görevlisine yalvar yakar içeriye kendimizi aldırmıştık. Hülasa hokkabazın müdavimi olmuştuk. En ön sıraya oturur ağzımızı ayran delisi gibi açarak seyrederdik. Ve bir gün Muhteşem Mandreke  bizi fark ederek, biz iki afacanı kulisine davet etmişti. İçeride yok yoktu. O da bizi sevmiş olmalı ki başlarımızı okşayarak bir iki ufak oyun öğretip, küçük bir öğüdüyle sihirbazlık kitabı hediye etmişti. Öğüdü bir kulağımızdan girip öteki kulağımızdan buharlaşarak çıkarken bir soluk da kitabı okuyup, içindeki oyunları tatbik etmeye başladık. Ama ne hacet her şeyi elimize yüzümüze bulaştırıyorduk. Bizim ruhumuzda Hokkabazlık yoktu,sadece sihri seyretmenin zevki vardı.
Aradan yıllar geçip gerçek hayatla burun buruna gelince, ilk kazığı yediğim gün, diğer kulağımdan buharlaşarak çıkan Hokkabazın öğüdü aklıma geldi : Çocuklar demişti. Bu gördükleriniz gerçek değil. Göz yanılması, el çabukluğu, birazda bilim. Siz siz olun bu öğrettiklerimi, bu kitapta yazılanları kullanacaksanız eğer, sadece ama sadece insanları eğlendirmek için kullanın. Başka türlü kullanırsanız lakabınız sihirbaz değil , sahtekar, dolandırıcı olur. İnsanları dolandırmayın. Hele umutlarıyla hiç oynamayın demişti. Ticaret hokkabazları, pardon dolandırıcıları beni dolandırmıştı.
Yaş kemale erdikçe umut tacirlerini ( dolandırıcılarını ), koltuk sevdası için koltuk dolandırıcılarını,siyasi ikbal için siyaset dolandırıcılarını,din dolandırıcılarını, memleket dolandırıcılarını,fakir fukara dolandırıcılarını, adalet dolandırıcılarını velhasıl memlekette ne kadar Hokkabazlığa leke sürecek sahtekar varsa gördüm.   
 Çocukluk yıllarımızın masum,tertemiz ruhunu okşayan Hokkabazlar gitmiş yerlerini ikbal ve makamlarını sağlamlaştırma gayretiyle bir o yana, bir bu yana koşarak aklımızı almaya çalışan sahtekarlar türemiş. Birde önlerini, arkalarını ulvi kelimelerle beslemişler.
Kardeşlik, Din,Özgürlük,Barış,Adalet,Savunma….
Ben çocukluğumda ki Hokkabaz Mandrekeyi özledim…..

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder