27 Ocak 2016 Çarşamba

ASDER-ADAMDER-YÜKSEK ASKERİ ŞURA MAĞDURLARI DERNEĞİ

Adı konulmamış gerçekler,
6191 sayılı yasa çıkalı 5 yıl oldu. Yani 10 yıllık ev taksitine girseydiniz evin yarısını ödemiştiniz.
 Baştan beri bu yasanın eksik yönleri var, bunların giderilmesi gerekir, bununla ilgili çalışma, yasa ilk çıktığı andan itibaren yapılmalıdır dedik, hep beraber. Ancak anlaşılmaz bir şekilde yasadan faydalanan elitler, gittiler DPB lığına kendi kendimizi bağlayacak 3 nolu tebliği çıkarttılar.
6191 sayılı yasadan faydalananlar ilk başta iki dernek de birleşmişti. Adamder-Asder. 5 yıl boyunca ne Adamder ne de Asder bu yasanın eksik yönlerinin giderilmesi konusunda proaktif bir politika izlemediler.2013 yılında bu derneklere eklenen Yüksek Askeri Şura Mağdurları Derneği proaktif bir politika izleyerek adım adım 6191 sayılı yasadan doğan problemleri gidermeye çalışmıştır. Konu ile ilgili olarak 2 Kanun ve 2 adet SGK dan genelge çıkartmayı başarmıştır.
Yüksek Askeri Şura Mağdurları Derneğinin proaktif politikasına karşın her iki dernek de pasif bir politika izleyerek, dernek yönetimi ve derneklerin derin yapıları, her şeyin en iyisini biz biliriz, üyeler asla bir şey yapmasın, bizi izleyin, yasa değişmezse de değişmesin, başka kulvarlarda politika yaparız şeklinde bükülmüşlerdir. Arada sırada da çalışılıyormuş izlenimi vermek için siyasilerle görüşmeler yapılmış ancak buradaki görüşmeler üyelerinin ari menfaatleri için değil, farklı menfaatler üzerine inşa edilmiştir.
Aynı havayı soluyan, aynı coğrafyada, aynı devletle, aynı problemlerini gidermek isteyen, aynı olan insanlar, sırf siyasi düşüncelerinden dolayı parçalanmış, problem çözme odaklılıktan problemin kendisi olmaya aday, hatta problemin kendisi olmuştur. Öğleki 6191 sayılı yasanın eksik yönlerinin giderilmemesi önünde ki en büyük engel Adamder ve Asder ‘in elitleri olmuştur.
Bu iki dernek de Totaliter yapıya sahiptir. Totaliter yapı mekanizmaları olaylara ve insanlara yaklaşımı soğuk savaş döneminden kalan “dost ve düşman” yaklaşımı şeklindedir. Oysa ki ne dost ne de düşman vardır. Hele hele bir gurubu komple dost veya düşman şeklinde tanımlamak en büyük tarihsel hatadır.
Hukuk mücadelesinde insanları bizden, onlardan, sizden şeklinde ayrıştıran bu iki dernek elitleri, tarih önünde hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü mikro veya makro düzeydeki totaliterizmler bir bir yıkılmakta, yeni dünya daha çok hukuk, daha çok özgürlüğe doğru eğrilmektedir. Tarihsel boyut içinde de Cumhuriyetimizin yakın tarihinde bu apaçık görülmektedir. Padişahlıktan, 1 ve 2 nci meşrutiyete, Meşrutiyetten cumhuriyete, tek partili hayattan çok partili hayata geçiş ve devam eden yeni anayasa tartışmaları.    
Özellikle STK ların yapısı daha çok paylaşımcı, yönetimin adil paylaşımı ve en ufak üyenin bile yönetimde söz sahibi olduğu bir dönemdeyiz. Baskıcı, lider veya elitler sultası üzerine kurulmuş bütün STK lar toplumda karşılık bulamamakta sadece kendi dar çerçevesinde marjinalleşmektedir.
Kendini yenileyemeyen, çağın gerektirdiği ilkeleri benimseyemeyen ve hukuk içinde eylemlerini düzenleyemeyen STK ların sonu hüsranla biteceğini söylemek için falcı olmaya gerek olmadığı kanaatindeyim.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle üyelerinden aldığı gücü, üyelerine karşı kullanan STK lar bir an önce bu yanlıştan dönerek üyelerinin arzuları doğrultusunda hareket etmelidirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder